Tarih: 12.12.2025
Yazar: Esra Yurtseven
Editör: Simay Dikici
Kadınların politik temsil eksikliği, kadınların karar alma mekanizmalarında hak ettikleri oranda yer alamamasını ifade etmektedir.Bu düşük temsil oranı yalnızca sayılardan ibaret olmamakla birlikte psiko-sosyal alanda da etkili olmaktadır. 2024 IPU verilerine göre dünya parlamentolarında bulunan kadınların oranının yalnızca %26,9 olduğu görülmektedir. Bu eksiklik ise demokratik sistemlerin içinde bulunan toplulukların yarısının karar alma süreçlerinde yeterince temsil edilmediği anlamına gelmektedir. Politik psikoloji açısından bu durum, hem birey hem de gruplarda içselleştirilmiş bir kimlik dışlanması algısı yaratmaktadır. Temsil konusundaki boşluk yalnızca toplumsal bir tehdit olmanın yanı sıra, siyasal karar mekanizmalarında kendini göremeyen bireyler tarafından yaşanan güven eksikliği de politik kurumları tehdit altında bırakan bir etken olmuştur. Kadınların siyasetteki görünmezliği psikososyal bir sorun olup siyasal davranışları, katılım oranlarını ve kimlik süreçlerini doğrudan etkileyen bir unsurdur. Temsil eksikliği hem demokratik işleyiş hem de toplumun psikolojik sağlığı açısından merkezi bir sorun olarak değerlendirilmelidir.
Temsil eksikliğinin neden olduğu siyasi öz-yeterlik zayıflaması özellikle kadınlarda görülmektedir. Bu algı, bireyin politik süreçleri etkileyebileceğine olan inancın azalmasına neden olmaktadır. Aynı zamanda parlamentoda, kabinede veya yerel yönetimlerdeki az görünürlük aidiyet algısını da zayıflatarak politik katılım motivasyonunu düşürmektedir. Temsil eksikliği yalnızca bu yönde bir etkiyle kalmayıp politik haberleri takip etme oranlarını da etkilemektedir; bireyler kendilerini siyasetin doğal aktörleri olarak görmediği sürece politik içeriklere yönelik ilgi azalmaktadır. Buna bağlı olarak azalan aidiyet duygusu da kadınların siyasal alana yabancılaşmasına ve siyasal davranışlarında pasifleşmeye sebep olmakta ve bireyin kendisini yapısal olarak dışlanmış kabul etmesi anlayışını pekiştirmektedir.
Politik temsil eksikliğinin diğer bir sonucu, toplumun kolektif hafızasında liderlik imgesinin çoğunlukla erkek olarak kodlanmasıdır. Siyaset uzun yıllar boyunca maskülen rol altında şekillenmiş olup kadınların liderlik rollerinde kendilerini uyumsuz hissetmelerine neden olabilmektedir. Toplumsal imgelemin bu şekilde daralmış olması ise liderlik algısının cinsiyete göre şekillendiği derin kültürel kalıpları yeniden gün yüzüne çıkarmaktadır. Bu cinsiyet algısı ise bir stereotip oluştururken kadınlar üzerinde performans kaygısını ve sürekli yargılanıyor gibi hissetme durumunu artırmaktadır. Araştırmalara göre kadınların liderlik konumlarında erkeklere kıyasla daha fazla eleştirildiği ve kişiliklerinin kararlarına göre daha büyük bir odak noktası hâline getirildiği gözlemlenmektedir. Bu konuda medyanın etkisi yadsınamayacak kadar büyüktür; kadın politikacılar fiziksel görünümleri, aile yaşamları ve duygusal tepkileri ile gündemde yer almaktadır. Gelişen bu durumların getirdiği psikolojik baskılar ise kadınların politikaya katılım oranını önemli ölçüde düşüren yapısal olmayan ancak etkili faktörlerdir. Bu düşüş yalnızca günümüz ile sınırlı kalmayıp gelecek nesillerin kendilerini benzer pozisyonlarda hayal etme ihtimalini de azaltmaktadır.
Kadınların temsil eksikliği çok yönlü etkisi olan bir durumdur. Kolektif psikoloji yönünden temsil kavramı, bir grubun sistemsel aidiyet algısını şekillendiren önemli bir unsurdur. Bu durum yalnızca kadınları değil tüm toplumu etkilemektedir; kadınların deneyiminin politika yapım süreçlerinin dışında bırakılması politik çeşitliliği azaltarak alınan kararların toplumun ihtiyaç ve beklentilerini tam anlamıyla yansıtmamasına neden olabilmektedir. Çeşitli algıların şekillenmesinde etkili olan bu durum, toplumsal güveni azaltarak adalet algısını da zedelemektedir; çünkü politika toplumun tüm bireylerini eşit olarak temsil etmez hâle gelmektedir.
Kadınların siyaset alanında yeterince yer bulamamaları sürekli bir döngü oluşturmaktadır. Siyasette kadınların sayısı azaldıkça siyasi katılıma olan güven azalmakta; özgüvenleri düşen kadınlar siyasi etkinliklerden uzaklaştıkça temsil eksikliği daha da belirgin hâle gelmektedir. Bu olumsuz döngü, kişilerin zihinlerine ve demokratik yönetişimin temel unsurlarına zarar vererek birtakım engeller yaratmaktadır. Bu nedenle gerçek bir değişim, siyasi alanın yalnızca kadınları katılmaya “çağırması” ile değil, aynı zamanda kadınlar için gerçekten erişilebilir ve sürdürülebilir hâle gelmesiyle gerçekleşebilmektedir. Genç kadınların özgüvenini artıran, kadın liderlerin görünürlüğünü yükselten, siyasi yapılar içinde güvenli ortamlar oluşturan ve medyadaki cinsiyet kalıplarına karşı koyan projeler bu döngüyü kırmak için kritik öneme sahip olmaktadır. Temsil eksikliği sorununu çözmek yalnızca kadınların siyasete katılımıyla sınırlı olmamakla birlikte toplumun demokratik gücünü artırmayı ve karar alma süreçlerinde daha kapsayıcı bir yaklaşım geliştirmeyi de kapsamaktadır. Bu döngü kırıldığında siyasetin dili, şekli ve sonuçları gerçek bir sosyal bütünleşmeyi destekleyecek konuma gelebilecek potansiyel taşımaktadır.
REFERANSLAR
-Inter-Parliamentary Union. (2024). Women in parliament 2024: The year in review.
IPU Publications.
-Norris, P., & Inglehart, R. (2001). Cultural obstacles to equal representation. Journal of
Democracy, 12(3), 126–140.
-Bandura, A. (1997). Self-efficacy: The exercise of control. W. H. Freeman.
- Eagly, A. H., & Karau, S. J. (2002). Role congruity theory of prejudice toward female
leaders. Psychological Review, 109(3), 573–598.
-Campbell, D. E., & Wolbrecht, C. (2006). See Jane run: Women politicians as role
models for adolescents. The Journal of Politics, 68(2), 233–247.