Tarih : 22.10.2025
Yazar : Umut Bağdadioğlu
Editör : Simay Dikici
Zelenskiy’nin Trump’la üst üste gerçekleştirdiği telefon görüşmeleri, Ukrayna’nın savaş koşullarında izlediği çok katmanlı dış politika stratejisinin dikkat çekici bir yansımasıdır. Bu temaslar, yalnızca iki lider arasında rutin diplomatik diyaloglar olarak değerlendirilemez; aksine, Kiev yönetiminin hem mevcut güvenlik ortamına uyum sağlama hem de olası jeopolitik dönüşümlere hazırlık yapma çabasını somut biçimde ortaya koymaktadır. Rusya’nın kış ayları öncesinde enerji altyapısına yönelik saldırılarını yoğunlaştırması, Ukrayna’nın askeri cephenin ötesinde, iç ekonomik ve toplumsal direncini ayakta tutma mücadelesini de derinleştirmiştir. Bu bağlamda Trump ile yapılan görüşmeler, hem enerji güvenliğini hem de savunma kapasitelerini artırmaya yönelik pragmatik bir diplomasi örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ukrayna açısından enerji altyapısı, yalnızca ekonomik işleyişi sürdürmenin aracı değil; savaş koşullarında toplumun moral direncini ve devlet kapasitesini korumanın temel unsurlarından biridir. Kış mevsiminde elektrik ve ısınma altyapısının çökmesi, hem sivillerin yaşam koşullarını dramatik biçimde kötüleştirecek hem de askeri savunmanın lojistik dayanaklarını zayıflatacaktır. Moskova’nın bu altyapıya sistematik saldırılar düzenlemesi, hibrit savaş stratejisinin bir parçasıdır. Bu strateji, doğrudan cephede sonuç almak yerine devletin arka planındaki işleyişi hedef alarak toplumsal çözülme yaratmayı amaçlar. Dolayısıyla Kiev yönetimi, bu saldırılara karşı yalnızca savunma sistemlerini değil, diplomatik kanallarını da aktif biçimde kullanmak zorundadır.
Trump faktörü bu noktada stratejik önem taşımaktadır. ABD’nin iç siyasetinde yaşanan gelişmeler, Ukrayna’nın dış politika tercihlerini doğrudan etkilemektedir. Trump’ın yeniden güç kazanması ya da olası bir seçim zaferi, ABD’nin Ukrayna politikasında köklü değişikliklere yol açabilir. Zelenskiy’nin Trump’la iki kez üst üste görüşme yapması, olası bir yönetim değişikliğinde Ukrayna’nın destek kanallarını önceden güçlendirme ve yeni koşullara uyum sağlama arayışının bir göstergesidir. Bu yaklaşım, klasik devletler arası kurumsal diplomasiye ek olarak liderler arası kişisel ilişkilerin, özellikle kriz dönemlerinde belirleyici rol oynayabileceğini göstermektedir. Zelenskiy’nin bu hamlesi, olası bir politik dönüşümde Ukrayna’nın stratejik yalnızlığa düşmemesi için bir “köprü diplomasisi” işlevi görmektedir.
Savunma boyutunda ele alındığında, Ukrayna’nın ABD’den beklediği destek yalnızca silah ve mühimmatla sınırlı değildir. Hava savunma sistemlerinin güçlendirilmesi, istihbarat paylaşımının artırılması, siber altyapının korunması ve kritik tesislerin yeniden inşası için teknik destek gibi çok sayıda başlık, görüşmelerin arka planını oluşturmaktadır. Enerji güvenliği ise bu askeri stratejiyi tamamlayan bir unsur olarak ön plana çıkar. Zira Rusya’nın altyapı hedefli saldırıları, savaşın yalnızca cephelerde değil, şehirlerde ve hanelerde de sürdüğünü ortaya koymaktadır. Kiev yönetimi, bu çok boyutlu tehdide karşı uluslararası destek arayışını hızlandırarak savunma stratejisini bütüncül bir çerçeveye oturtmaya çalışmaktadır.
Bu görüşmeler aynı zamanda uluslararası sistemin kriz dönemlerinde nasıl işlediğine dair teorik bir örnek de sunmaktadır. Realist perspektiften bakıldığında, Ukrayna’nın bu hamlesi, güç dengesini koruma ve ittifak ağlarını genişletme çabasıdır. Liberal kuram açısından ise, kişisel diplomasi ve uluslararası işbirliği mekanizmalarının kriz yönetiminde oynadığı tamamlayıcı rol vurgulanabilir. İnşacı (constructivist) bakışla değerlendirildiğinde, Zelenskiy’nin Trump ile kurduğu iletişim, Ukrayna’nın uluslararası arenada kendini konumlandırma biçimini yeniden şekillendirme çabasını yansıtır; çünkü bu tür temaslar yalnızca maddi çıkarlarla değil, aynı zamanda kimlik, meşruiyet ve algı boyutlarıyla da ilişkilidir.
Sonuç olarak Zelenskiy–Trump görüşmeleri, hem kısa vadeli güvenlik ihtiyaçlarının hem de uzun vadeli diplomatik yönelimlerin kesiştiği bir noktada gerçekleşmiştir. Kiev yönetimi, yaklaşan sert kış koşulları öncesinde enerji altyapısını koruma ve savunma kapasitesini artırma arayışını sürdürürken, ABD’deki siyasi dengelerin değişim ihtimaline karşı da önlem almaktadır. Bu durum, savaş ortamında dış politikanın yalnızca askeri ittifaklarla değil, siyasi zamanlamayla, diplomatik esneklikle ve liderlik düzeyinde stratejik iletişimle şekillendiğini bir kez daha ortaya koymaktadır.