Tarih: 12.10.2025
Yazar : Yasin Karaman
Editör: Umut Bağdadioğlu
5 Ekim 2025 tarihinde Suriye’de Esad sonrası dönemde ilk seçimler yapıldı.
Suriye’de 8 Aralık 2024 tarihinde Beşşar Esad yönetimi, İdlib’i kontrol eden Hey'etu Tahrîri'ş-Şâm yani Şam Kurtuluş Heyeti (HTŞ)’nin 12 günde “Saldırganlığı Caydırma Operasyonu” adını verdiği taarruzla Şam’da 1971 senesinde başlayan Esad Rejiminin sonunu getirmişti. Sonrasında, 29 Ocak 2025 tarihinde de Ahmet el-Şara Cumhurbaşkanı olarak Suriye için bir dört yıllık olduğu ifade edilen bir geçiş rejimi kurdu.
Bu tarihten itibaren Suriye için yeni dönemin nasıl olacağı ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün nasıl sağlanacağı gibi sorunlar ve tartışmalar baş gösterdi.
13 Mart 2025 tarihinde imzalanan geçici anayasa bildirgesinde: Halk Meclisi, Cumhurbaşkanı tarafından atanır ve kalıcı bir anayasa kabul edilene ve yeni parlamento seçimleri yapılana kadar yasama görevini yerine getirir ifadesi yer alıyordu. 20 Ağustos 2025 tarihinde ise el-Şaraa’nın yayımladığı 143 nolu kararnameye göre yeni meclis 210 sandalyeden oluşup üçte birini el-Şaraa atayacak geri kalanını ise yine el-Şaraa’nın atamış olduğu 11 kişiden oluşan Yüksek Komitelerin denetlediği alt komiteler tarafından oylanarak seçilecek ifadeleri yer almıştı.
Böylece yaklaşık bir yıllık bir sürecin ardından 5 Ekim 2025 tarihinde Suriye’de ilk defa seçimler gerçekleştirildi. Ancak güvenlik sorunları nedeniyle Rakka, Haseke ve Süveyda kentlerinde seçimler yapılmadı.
Halk Meclisi seçimlerinde 1574 aday yarıştı ve 7,000 kişi oy kullandı. Seçimlerin demokratik ve doğrudan veya dolaylı bir şekilde yapılması uluslararası basında yer aldı. Ancak Suriye şu an bir geçiş sürecinde. Barış kuramları göstermiştir ki Barış İnşası süreci oldukça ince bir ip üzerinde gerçekleşen ve uzun yıllara yayılan bir süreç. Esad sonrası Suriye’de geçiş süreciyle bu durumu görüyoruz. Türkiye’nin tezleri bu noktada Suriye toprak bütünlüğünün sağlanması ve ülke içinde iç barışın sağlanması oluyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de yer alan bir başka ifadeyle Fırat’ın doğusunda PYD/PKK uzantılı YPG’nin varlığı ve SDG güçleri süreci zorlaştıran bir etken gibi görünüyor. El-Şaraa yönetimi SDG ile Suriye ordusunun birleşmesi için çalışmalar, çağrılar yapsa da SDG güçleri bu noktada tereddütlü bir şekilde yaklaşıyor.
Seçimlerin ardından bu durum yine baş gösterdi ve Halep kentinde Şam güçleri ve DSG arasında çatışmalar yaşandı. Bu durum yine aslında bizlere seçimlerden duyulan memnuniyetsizliği gösteriyor. Ancak bu koşullar altında Suriye’de seçimlerin gerçekleşmesi ve bunun için öncesinden uzun süreli çalışma yürütülmesi seçimlerin dengeli ve toplumun her kesimini kapsayacak şekilde yapılmak için çalışıldığı söylenebilinir. Çatışmaların ardından nihayetinde Şam’da sözde SDG yönetimi ve Şaraa bir araya geldi ve ateşkes sağlandı. Savunma Bakanı Tümgeneral Murhaf Ebu Kasra, “Az önce Şam’da Sayın Mazlum Abdi ile bir araya geldim. Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğusundaki tüm cephe hatlarında ile askeri mevzilerde kapsamlı bir ateşkes konusunda anlaşmaya vardık. Bu anlaşmanın uygulanmasına derhal başlanacaktır.” İfadesi ile ateşkesin sağlandığını tescillemiş oldu.
Seçimlerin ardından böyle bir ortamın olması olağandır. Barış Kuramlarına göre negatif barışın olması kadar pozitif barışın olması da önemlidir. Bu noktada seçimlerde bazı eksiklikler olması ve bazı kesimlerin kendisini dışlanmış hissetmesi seçim sonrası Suriye’de oluşan durumu oldukça net ifade ediyor.
Türkiye haberlerinde genelde SDG ile Şam arasındaki münasebetler haber yapılıp ve Suriye’nin bütünlüğü haklı olarak savunulsada gözden kaçırılan bir başka büyük sorun var. Suriye’de IŞİD’in varlığı. Bu bağlamda Suriye’de tekrardan karışıklık isteyebilen Büyük Güçler gayri resmi yollarla IŞİD’i kullanabilir ve tekrardan çatışma ortamı yaratmasına olanak sağlayabilir. Bu noktada Suriye oldukça temkinli olmalıdır.
Aşağıda 28 Şubat 2025 tarihine göre Suriye’de ki Esad sonrası dönemde IŞİD varlığını görebilirsiniz.
Görsel Kaynağı: https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/rebuilding-syria-may-require-federalism